Tüm eczacılık bilgilerinin hasta yararına kullanılması olarak bilinen klinik eczacılık, American College of Clinical Pharmacy (ACCP) tarafından eczacılığın icra edildiği her alanda akılcı ilaç kullanımı bilim ve uygulamasıyla ilgilenen eczacılık alanı olarak tanımlanmaktadır. Klinik eczacılığın Avrupa’daki gelişimine önemli bir katkı sağlayan ve 1979 yılında kurulmuş olan Avrupa Klinik Eczacılık Derneği (ESCP) de klinik eczacılığı benzer bir şekilde “Klinik eczacının tıbbi ürün ve cihazların akılcı ve uygun kullanımını geliştirme ve yayma aktivitelerini ve hizmetlerini tanımlayan sağlık uzmanlığı” olarak tanımlamaktadır. Taşıdığı “klinik” kelimesinden dolayı çoğu zaman hastane eczacılığı olarak algılanan klinik eczacılık aslında “hasta odaklı eczacılık” olarak bilinir. ESCP’ye göre klinik eczacılık sadece hastanelerde değil, serbest eczanelerde de uygulanan bir eczacılık hizmetidir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü 1993 tarihli raporunda ve yine 2006 yılında Uluslararası Eczacılık Federasyonu (FIP) ile ortak hazırladığı raporunda eczacının serbest eczanedeki klinik rollerine ayrıca önem vermiştir.
Klinik eczacılığın kökeni Amerika Birleşik Devletlerinde 1960’lı yıllarda başlayan hasta odaklı eczacılık uygulamalarına kadar uzanmaktadır. İlaç endüstrisinin eczacının geleneksel rollerini azaltmasıyla birlikte eczacıların hasta tedavisinde daha aktif rol almaya başlaması klinik eczacılığın ortaya çıkış nedenlerindendir. İlk uygulanmaya başlandığı yıllarda özellikle hastanelerde ilaç kullanımını kontrol altına almayı, ilaç kaynaklı problemleri önlemeyi ve sağlık ekibine danışmanlık yapmayı ilke edinmiş klinik eczacıların ürettiği faydalı hizmetler sonucunda klinik eczacılığın sadece hastanelerde değil, ilacın ve hastanın olduğu her alanda uygulanmaya başlandığını görmekteyiz. Klinik eczacıların tüm bu hizmetleri üreterek sağlığa ve ekonomiye faydalı olduklarını gösteren çok sayıda farmakoekonomik çalışma görmek mümkündür.
Eczacılık mesleğinin tarihine bakacak olursak 1940’lı yıllara kadar doğal kaynaklı ilaçların üretildiği geleneksel eczacılık dönemini görürüz. Bu yıllardan sonra bilim ve teknolojinin gelişmesiyle sentetik ilaç üretimi hızlanmış ve 1970’li yıllara kadar sürecek endüstriyel eczacılık dönemi başlamıştır. Gelişen ilaç endüstrisi eczacının geleneksel işlevlerini azaltmış ve çalışma alanları daralan eczacıları farklı arayışlara yöneltmiştir. Özellikle ABD’deki eczacılık otoriteleri, eczacının hasta tedavisinde daha etkin bir rol alması gerektiği görüşünden yola çıkarak, eczacılık mesleğine yeni sorumluluklar kazandıran “klinik eczacılık” kavramını ortaya atmışlardır. Sonraki tarihlerde başka ülkeler tarafından da benimsenen klinik eczacılık uygulamalrıyla eczacılara daha fazla iş imkanı sunulmuş ve meslek hakkettiği saygınlığı kazanmaya başlamıştır.
1991 yılında Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde açılan Klinik Farmasi Yüksek Lisans Programı ile ülkemizde de klinik eczacılık eğitimine bir adım atılmış oldu. 1995 yılında aynı fakültenin 4.sınıf programına alınan klinik eczacılık dersi 1998-99 öğretim yılından itibaren uygulamalı olarak verilmeye başlanmıştır. 1996 yılında Klinik Eczacılık Bilim Dalı’nın kurulmasını takiben bu alanda görev alacak öğretim elemanlarının yetiştirilmesi amacıyla doktora programı da açılmıştır. Ankara Üniversitesi’ndeki Klinik Eczacılık Yüksek Lisans Programı ve Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 4.sınıf programında yer alan klinik eczacılık dersi, konunun ülkemizde de yayılmaya başladığının bir göstergesidir.
I am text block. Click edit button to change this text. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.
Klinik eczacıların yukarıda sözü edilen niteliklere sahip olabilmeleri için yoğun bir hasta odaklı eğitim ve klinik uygulamadan geçmiş olması gerekir. Bugün ABD’de eczacılık fakültelerinin büyük bir çoğunluğu klinik eczacı yetiştirmek üzere tasarlanmış 6 yıllık bir eğitim vermektedirler. Klinik eczacılar, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 6 yıllık bu eğitim sonunda bir meslek doktorası olan Pharm.D (eczacılık doktoru) derecesi alırlar. Özellikle hastanelerde ve serbest eczanelerde çalışan bu klinik eczacılar hasta tedavisine sistematik yaklaşım, hastadan iyi bir ilaç öyküsü alınması, hasta eğitimi, ilaç tedavisi izlemi, sağlık ekibine ve hastaya ilaç danışmanlığı, ilaç kaynaklı sorunların saptanması ve önlenmesi, klinik farmakokinetik hizmeti gibi genel görevlere sahiptir. Ayrıca isteğe bağlı olarak farklı konularda uzmanlık programlarına devam edebilmektedirler. Bu uzmanlık alanlarına örnek olarak, yoğun bakım, enfeksiyon, kardiyoloji, geriatri, onkoloji, transplantasyon, nütrisyon, pediatri, psikiyatri alanları gösterilebilir.
Farmasötik bakım Hepler ve Strand tarafından 1990 yılında “hastaların yaşam kalitesini artıracak terapötik sonuçlara ulaşılmasında eczacının aldığı mesleki sorumluluk” olarak tanımlanmıştır. Sonraki yıllarda birbirinden farklıymış gibi gösterilmeye çalışına klinik eczacılık ve farmasötik bakım kavramlarının aynı amaca hizmet ettiği bilinmektedir. Nitekim yine Hepler tarafından 2004 yılında klinik eczacılık ve farmasötik bakımın bir bütün olduğuna, bu iki kavramın birbirini tamamladığına, biri olmadan diğerinin anlaşılmasının zor olacağına vurgu yapılmıştır. Kısacası farmasötik bakımın olabilmesinin şartı olarak klinik eczacılığın gerekliliğinden bahsedilmiştir.
Klinik eczacılığın doğuş yeri olarak kabul edilen Amerika’da klinik eczacılığın eğitim süresi 6 yıldır. Bunun ilk 2 yılını fakülte öncesi temel eğitim oluşturmaktadır. Eczacılığa giriş niteliğindeki bu 2 yıl içinde öğrenciler fizik, kimya, biyoloji, matematik, istatistik gibi dersleri başarıyla tamamladıktan sonra eczacılık eğitimine hak kazanabiliyorlar. 4 yıllık eğitimleri süresince öğrencilere, klinik eczacılığın yukarıda bahsetmiş olduğumuz tüm hizmetlerini yerine getirebilecekleri bir eğitim verilmektedir. Bu eğitim sisteminde göze çarpan önemli unsurlardan biri laboratuvar saatlerinin oldukça az olması ve bunlardan boşalan saatlerin eczane ve hastane uygulamalarıyla doldurulmuş olmasıdır. İlaç kimyasının bile vaka örnekleri üzerinden anlatıldığı bu eğitim modelinde öğrenciler yoğun bir biyomedikal eğitim alarak ve yaklaşık 9 ay gibi bir süre (son sınıf rotasyonları) klinik staj yaparak klinik eczacı olarak mezun oluyorlar.
Ülkemizde ilk adımların atıldığı Marmara Üniversitesi’nde 1991 yılından bu yana devam eden Klinik Farmasi Yüksek Lisans Programı ve 1996 yılında açılan Klinik Farmasi Doktora Programı lisansüstü eğitimin ülkemizdeki ilk örnekleridir. Bu programlara hem yurtiçinden hem de yurtdışından gittikçe artan bir talep bulunmaktadır. Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Farmakoloji Anabilim Dalı’na bağlı olarak 1995 yılında kurulan Klinik Eczacılık Bilim Dalı’nda uzun yıllar uygulamalı lisans ve lisansüstü dersler verilmiş ve konuyla ilgili çok sayıda araştırma yapılmıştır. 1994 yılından itibaren Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde verilmeye başlanan Klinik Eczacılık dersi, 1997 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde açılan disiplinler-arası klinik eczacılık yüksek lisans programı, klinik eczacılığın ülkemizdeki tarihçesinde önemli yer tutmuşlardır. 2005 yılından itibaren diğer devlet ve vakıf üniversiteleri de lisans programlarında klinik eczacılık eğitimine yer vermiş, bazıları yüksek lisans ve doktora programı da açmıştır. 2013 yılında Üniversitelerarası Kurulun onayıyla anabilim dalı olması kabul edilmiş ve Hacettepe Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültelerinde Klinik Eczacılık Anabilim Dalı kurulmuştur. Devam eden yıllarda fakültelerdeki Klinik Eczacılık anabilim dallarının sayısı artmıştır. Şu an itibariyle Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Medipol Üniversitesi ve KKTC Yakındoğu Üniversitesi’nde lisansüstü klinik eczacılık programları öğrenci almaya devam etmektedir. 2014 yılında kabul edilen yasa ile Eczacılık Uzmanlık alanlarından biri klinik eczacılık uzmanlığı olarak belirlenmiştir.